CORONA VİRÜS - MÜCBİR SEBEP

Gönderildi Deger 17/04/2020 0 Yorum

 

 

 

CORONA VİRÜS  SÖZLEŞMELERİN İFASININ MÜCBİR SEBEP KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

 

 

Türk Hukuku’nda sözleşmenin imzalanması esnasında tahmin edilemeyen , öngörülemeyen olağanüstü hallerin , sözleşme uygulamaya geçtikten sonra gerçekleşmesi durumunda özellikle sözleşmenin dahar ağır borç yükümlüsü tarafından kullanılabilecek iki kurum bulunmaktadır.

 

AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ       : Sözleşmede üstlendiği edimi yerine getirme konusunda borçlu açısından imkânsızlık derecesine varmayan ve fakat sözleşme şartlarının değişen bu yeni koşullara uyarlanmasını talep etmek zorunda bırakan hallerdir.

 

MÜCBİR SEBEP                 : Borçluya , sözleşmede üstlendiği edimi yerine getirmesini imkânsız kılan bir durumun ortaya çıkması sebebiyle sözleşmeden dönme veya borcunu ifayı erteleme talep etme hakkı doğuran hallerdir.

 

                            _______________________________________________________________________________________

 

 

Öncelikle doğru olan ; tarafların sözleşmenin hazırlanması esnasında olağanüstü durumların gerçekleşmesi halinde uygulanacak rejimi aralarında belirlemeleridir.

 

Fakat yaşanan pandemi olayında görüldüğü gibi , tahmin edilmesi , öngörülmesi son derece zor , âdeta bir savaş hali durumunun zuhur etmesi neticesinde sözleşmelerde eksik bırakılan veya yeterince detaylandırılmayan sorunların hallinde genel hukuk kuralları doğrultusunda çözüm bulunabilecektir.

 

Türk Hukuku’nda  BORCUN SONA ERME HALLERİ  ; Borçlar Kanunu ‘nda “ Borcun Sona Erme Halleri/İfa İmkansızlığı “ başlığı altında 136-137-138. Maddelerde düzenlenmiştir.

 

Borçlar Kanunu 136-137-138. maddelerin taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygulanması esnasında da Türk Medeni Kanunu madde 2’de yer alan “hakkını kullanırken veya borcunu yerine getirirken” dürüstlük kurallarına uyma zorunluluğu ile Türk Medeni Kanunu madde 3’de yer alan “kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyiniyet iddiasının dinlenmeyeceği” genel hukuk kurallarının uygulama alanı bulacağı muhakkaktır.

 

Ayrıca sade vatandaştan farklı olarak ; tacirler için yukarıda yazılı maddelerin uygulanabilmesi için ek bir şart daha bulunmaktadır ki bu şart da Türk Ticaret Kanunu madde 18/2 ‘de yer alan “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmüdür.

 

 

                            _______________________________________________________________________________________

 

 

TÜRK BORÇLAR KANUNU

 

I. Genel olarak

 

MADDE 136- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.

 

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.

 

Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.

 

II. Kısmi ifa imkânsızlığı

 

 

MADDE 137- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.

 

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.

 

III. Aşırı ifa güçlüğü

 

 

MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

 

Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.

 

 

TÜRK MEDENİ KANUNU

 

 

I. Dürüst davranma

 

MADDE 2- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

 

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

 

 

II. İyiniyet

 

MADDE 3- Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.

 

Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.

 

 

EMSAL KARAR

 

“Belirtmek gerekir ki taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin uyarlanması ise uyarlama koşullarının varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durumdur. Her şeyden önce sözleşmenin imzalanmasından sonra beklenmeyen olağanüstü durumların gerçekleşmesi, sözleşmenin uzun süreli olması, beklenmeyen olağanüstü durumların herkes için geçerli, objektif ve önceden belirlenemeyecek nitelikte bulunması, değişen koşulların sözleşmeyi çekilemeyecek hale getirmesi bu suretle işlem temelinin çökmesi zorunludur. Dava konusu olayda davacının başlangıçta seçme özgürlüğü varken TL yerine döviz bazında konut kredisi kullandığı, bir başka deyişle serbest iradesiyle kredinin türünü belirlediği anlaşılmakta olup, davalı banka elemanlarının davacıyı yönlendirdiği iddiası ispatlanamamıştır. Öte yandan ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vuku bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığı da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgudur. Davacı, bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövizle kredi kullanmış bulunmaktadır. Kaldı ki, eldeki dava konut kredisi geri ödemesinin başladığı tarihten üç yıl sonra açılmış olup, bu durumda davacının sözleşmeyi benimsediğinin kabulü gerekir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davaya konu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.”  T.C.YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ 2016/7269 Esas 2017/8431 Karar  sayılı 21.09.2017 tarihli kararı

 

EMSAL KARAR

 

“Yargıtay tarafından benimsenen ve sözleşmeye bağlılık ilkesinin istinasını oluşturan, uyarlama davası 6098 Sayılı TBK.nın yasalaştırılması sırasında da benimsenerek, 6098 Sayılı Kanun'un 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. İlgi maddenin gerekçesinde de “Bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, "işlem temelinin çökmesi"ne ilişkindir. İmkânsızlık kavramından farklı olan aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli, Türk Medenî Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarıdır. Ancak, sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması ya da dönme hakkının kullanılması, şu dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.

 

a.Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalıdır.

 

b.Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalıdır.

 

c.Bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalıdır.

 

d.Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

 

Maddeye göre, uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulama da kabul edilen uyarlama davasının yasa maddesi haline getirildiği belirtilmiştir.” T.C. YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ  2015/7802 Esas 2016/2888 Karar sayılı 07.04.2016 tarihli kararı